27 Şubat 2012 Pazartesi

Rakı Kokuyordu


Yaz da ver kağıda,dedi adam.Çocuk kaşlarını çattı, yüzünü buruşturdu,burun deliklerini genişletti.Kadın,bir çocuğuna bir kocasına baktı:"Aklında tutar benim oğlum." dedi,sevecen.Gözleri ışıl ışıl oldu oğlanın;anası ensesini,kısa saçlarını okşuyordu.Ok gibi fırladı evin kapısından çocuk,ok gibi.Bu zalim babaya,hem de çabucak getirecekti buyurduklarını. Peynirciye uğrayıp aldı istenileni,bir koşu karşıya geçti sonra,babasının istediği rakıyı almak için...Sigara da içerdi babası ama dememişlerdi ona.Sigara al,demiş olsalardı hatırlardı.Bir koşu eve dönmek istedi çocuk.Sigara al,diye seslenmişler miydi en son?Yok canım,hatırlardı o.Cin gibiydi.Bir tek babası bilmiyordu onun "cin gibi" olduğunu...

Korkunç bir fren sesi duydu çevredekiler...Ve sonradan olayı anlatan bir tanık:"Bir oğlan çocuğuna araba çarptı,kabahat şoförde değildi. Koştum,başını ellerimin arasına aldım,kıpırtısız yatıyordu.Gözlerini açtı güçlükle. Ne diyeceğimi bilemedim.Her tarafı rakı kokuyordu. Titriyordu çocuk,donuyormuş gibi titriyordu.Nasılsın? diye sordum.Başından kan sızıyordu asfalta.Açık gözlerini bana dikti,sevecendi bakışları:Babam sigara istememişti,dedi.Gözlerini uyur gibi yumdu,başı yana düştü." dedi.


O şimdi yalnızdır/Anasız,babasız,/Şapkasız,elbisesiz,/Her şeyi arkada bıraktı,/Ne konuşacak arkadaşı,/Ne okuyacak kitabı var/Yalnız/Yapayalnız.






ÖLÜ
O şimdi yalnızdır;

Anasız, babasız,
Şapkasız, elbisesiz,
Her şeyi arkada bıraktı.
Ne konuşacak arkadaşı,
Ne okuyacak kitabı var.
Yalnız,
Yapayalnız.
 
Melih Cevdet Anday

Temiz Havanın Kıymeti

Fi tarihinde minibüsün birinde,şehir içi yolculuğundaydım.Yaklaşık yarım saattir şoförün iki arkasındaki koltuklardan pencere kenarı olanında oturuyor; sakin sakin dışarıyı seyrediyordum.Çağlayan durağına yaklaştığımızda korkunç bir esneme sesiyle afalladım...Esnemenin korkuncu mu olurmuş demeyin sakın! 

Gayriihtiyari ardıma döndüm.Benimle birlikte tüm minibüs sakinleri uğultunun kaynağına bakıyorlardı. Sesin herhangi bir insandan çıkabileceğini bile düşünememiştim ama gördüğüm, ayaktaki tek yolcunun esnemekte olduğuydu.Üstelik esnemesine devam ediyordu.Kafasını arkaya atmış, çenelerini germiş esniyordu,hayır,esnemiyor araç içindeki havayı emiyordu. Saçları minibüsün tavanına değen,uzun boylu,oldukça kilolu,dev gibi bir yaratıktı;en dikkat çekici tarafı insana benzemesiydi. Esnemesini bitirip ağzını kapattığında herkesin kendisine baktığını görüp şaşırdı;bu insan bakışlarına bir anlam veremediği aşikârdı.

Avazım çıktığı kadar bağırdım: İNECEK VAAAAARRRR!..Şoförümüz sağ olsun durdurdu minibüsü ossaat.İçimi rahatlatan "tıssssssss" sesini duydum otomatik kapıların.Attım kendimi dışarıya. Ohh,dedim,dünya varmış.Temiz havayı derin derin içime çekip,şükrettim.

Aklıma geldikçe hayra yoruyorum başımdan geçen bu olayı : "İnsan temiz havanın kıymetini bilmeli!" diyorum.  

17 Şubat 2012 Cuma

Fingirdek Çilingir



Yaz tatili sonrası eve dönüşümüzde evimizin kapısını açamadık; anahtarımızı bulamıyorduk.Karımla kalakaldık kapıda;elimizde bavullar,üzerimizde tatil kıyafetleri.Bir çilingire ihtiyacımız olduğu aşikârdı.

Aşağımızdaki çilingiri çağırttık bir çocuk bulup...Farkında değildik daha önceden ama gelince farkına vardık ki,çilingirimiz bir kadındı.Hem de oynak mı oynak,yerinde duramayan kıpır kıpır bir kadın.İşimizi hâlletti elbette,pek de sevimli,cana yakın bir hanımdı(!).

Karım olayı her andığında "Fingirdek çilingirimiz kapıyı açmıştı ama klinik bir vaka olduğunu ben hemen anlamıştım.Kocam ikidebir anahtarlarını kaybetmeye başlayınca işkillenmiştim tabii.En sonunda evi taşıdık da anca' kurtulabildik haspamdan..." diyordu.

Evet,ne yazık ki taşınmak zorunda kaldım; karım rahat yüzü göstermedi bana,hatta az kaldı boşanıyorduk.

Haspam dediği çilingir mi? İş yerinin anahtarlarını kaybettiğim bir gün çağırdım tabii...Görüşüyoruz,,,pek hamarat kadın canım.

Kısa Pantolonlu'nun Pamuk Helva Şöleni


Kısa Pantolonlu'nun Pamuk Helva Şöleni

Garip...
Sanki öte âlemden bakıyor,çocukluğumun anıları.
O kadar uzak,o kadar öte.
İncir ağacının yaprakları arasında bulduğum,
bir yediverenin nemli,
kız memesi kadar kadifemsi,
serince yüzeyini okşuyor elim.
Daha dalından kopartmadığımı hatırlatıyor anılar bana.
Henüz ağacın tepesindeyim,
aşağıdan keten helvacımız geçiyor.
Sokaktaki arkadaşlarım hemen çevresini sarıyorlar helvacının,
ve bir pamuk helva şöleni başlıyor.
Ağaçtan inmek için can atıyorum.
İncir elimde şölen alanına atlıyorum.
Pantolonumun cebinden sarı yirmibeş kuruşlardan uzatıyorum şölenciye. Bana kar taneleri gibi beyaz bir pamuk helva uzatıyor.
Sağ avucumu kaldırıp helvamın parasını veriyorum keten helvacıya.
Çubuğundan tutuyorum helvanın...
sağ avucumdaki parayı alıyor helvacı.
Bir elimde incir bir elimde helva,
arkadaşlarımın arasına koşuyorum kısa pantolonumla. 



Çakaralmaz


ÇAKARALMAZ

Bu çakaralmaza binmem ben,dedim.
Yüzüme baktı.
Öyleyse sen yayan gel,dedi.
Yüzüne baktım.
Ardından güneş vuruyordu,göremiyordum gözlerini.
Nasıl gel'cekmişim yayan,dedim.
Yüzüme baktı.
Yere baktı.
Tamam,ha'di uzun etme,bin arabaya
,dedi.
Kollarımı kavuşturdum,astım suratımı.
Yere oturdum.
Çenemi dayadım dizlerime.Somurttum.
Hiç yüzüne bakmadım bi' daha.Yakınıma sokuldu.
Öylece çöktü.Yerden aldığı bir çubuk ile toprağı çizmeye başladı.
Kalp çiziyordu tam baktığım yere.
İçine bir ok yaptı.
Yüzümü öte tarafa çevirdim.
Görmüyordum onu şimdi ya,ne yapacağını da merak ediyordum.
Saçlarıma dokundu bir el.
Çok şaşırdım.
Ayağa kalktım hırsla.
Ne demeye el sürüyordu bana?
Bir yırtılma sesi duydum,duymamla biri beni aşağı çekti.
Yere sertçe oturuverdim.
Anlayamadım ne olduğunu.
Saçlarımın arasındaki gonca yere düştü sonra.
Bir de ne göreyim...
Bindallım hem yırtılmış hem uyluklarıma kadar inivermiş.
Arsız arsız gülüyor seninki.
Şamarı yapıştırıverdim suratına.
Aptal,dedim,gülünecek ne var?
Bir daha vurdum,vurmak istedim.
Elimi tuttu.Silkindim.
Öbür kolumu da bileklerimden tuttu.
Sarıldı bana.
Saçlarıma gömdü yüzünü.
Daha sıkı sarıldı.
Ne diyeceğimi hiç bilemedim.
Bıraktım kendimi yere.
Kuş gibi çırpındım.
Sımsıkı sardı beni.
Bir elini saçlarımın ardından uzatıp çenemi kaldırdı.
Kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu.
Güldü bana.
Kaçacan mı? dedi.
Saldı kollarını aşağıya.
Kaç,dedi.
Kaç kaçabilirsen.
Eteğimi düzeltmeye başladım,ama kaçmadım,kaçamadım.
Sarıldı bana yeniden,
Bir eliyle omuzlarımdan bir eliyle elimden tuttu.
Sarıp sarmalamasını istedim.
Beri yandan bir gören olacak diye korkuyorum...
Sağa sola baktım.
Ne o kuytu mu arıyorsun,dedi.
Terbiyesiz,dedim.
Ne o sen çok mu edeplisin,dedi.
Edebi edepsizden öğren,dedim.
Bak sen bilmişe,dedi.
Elimden hızla çekti beni sonra,sarıldı bana.
Bir müddet öyle kaldık.
Taa gözlerimin içine baktı.
Gözlerimi kaçırdım.
İşte ondan sonrasını bilemedim Hâkim Bey,
................................
Her şey kendi rızamla oldu.
................................
Sonra ne oldu kızım,oraları da anlat hele.
Ne anlatayım Hâkim Bey,
Bindallım düşüverdi aşağıya kendiliğinden,
Göz açıp kapayıncaya kadaben kendimden geçmişim,
Bir de gözlerimi açtım ki...Nefes nefeseyim.
Öhö,öhö...Peki kızım sonra.
Sonra,ha'di çalıştır şu çakaralmazı da geç kalmayalım,dedim.